Hepimiz, Rahman ve Rahiym olan Allah’ın (cc) kullarıyız. Rabb’imiz Allah’tır (cc). Çünkü O, Fatiha Suresi’nde ilan ettiği gibi “Alemlerin Rabb’idir!’’ Yani Yaratıcı, Yaşatıcı ve Yöneticidir! Ve Rab, torpilsiz ilahtır! Belirlediği prensiplere isyan eden; Nemrut da olsa Firavun da olsa, Ebu Cehil’lerin ve Ebu Leheb’lerin de Rabb’i; o zalimler inkâr da etse, Rab’likte ilan etseler, tüm mahlûkatın yegâne Rabb’i Allah’tır (cc)!
Rabbimiz Allah, rububiyyeti ve emirleri konusunda Sünnetullah’a uymayan Sahabe ordusu da olsa Huneyn’de ve Uhud’da olduğu gibi; bir mürebbi şefkatiyle kendine secde eden mü’min kullarını da terbiye edendir. Sadece Peygamberler ve Ashabı mı?
Bu dünyaya sorumlu gönderilen akıl sahibi her İnsan, İlahi Mesajların muhatabı, Kulluk Ödevlerinin Mükellefidir! Ve iman edenler için Huneyn’ler, Uhud’lar gibi; afetler ve zelzeleler de birer imtihandır. Rabb’imiz Allah (c.c), gaflete düşerek kendisini unutan biz kullarına rahmeti gereği; YARATAN-YAŞATAN ve YÖNETEN bir Rab olduğunu daim hatırlatır. Tıpkı Kur’an-i prensiplerde de belirttiği gibi; “Andolsun, Biz sizi; biraz korkuyla (doğal ve sosyal afetler ve düşman saldırılarıyla), açlık (ve kıtlıkla) ve bir parça da mallardan, canlardan ve semerat (ürün ve evlatlar) dan noksanlaştırmakla (hastalık ve sakatlıkla) imtihan edeceğiz. Sabır (sükûnet ve teslimiyet) gösterenleri müjdele (ki, sadece onlar sevaba ve başarıya erişeceklerdir) (Bakara S. 155) İlahi mesajının gereği bu fani dünyadan ayrılıncaya kadar varlık, yokluk, sağlık, hastalık, umumi ve hususi belalar, trafik kazaları, zelzele gibi afet vs. imtihanlarımız vardır ve varolacaktır.
Bu musibetler karşısında;
O sabırlı müminler ki, başlarına bir imtihan olarak üzücü bir olay geldiği zaman: “Bizler zaten Allah’a aitiz ve sonunda hepimiz O’na döneceğiz. Sahip olduğumuz bütün nimetler bize Allah’ın emanetidir ve istediği zaman elbette geri alacaktır!” derler.” (Bakara S. 156) ilahi mesajının gereği hayattayken, Allah’ın sarsılmaz değişmez ilacı İslami İlkelere dönmek, maddi ve manevi tedbirleri alma zorundadır. Nefes, Din, Vatan Akıl, Mal gibi sayısız nimetlerin şükrünü yerine getirmektir.
Ne buyurulmuştu Bakara 156’da “İNNA LİLLAH!’’ muhakkak ki Allah’tan geldik! O’ndanız! O’na tabi olmaya, tek Rab ve ilah olarak O’nu tanıyacağımıza söz vererek ‘’KALU BELA!’’ dedik! Ama dünya hayatında Rabb’imiz Allah’ı unuttuk! Evde, sokakta, kışlada, mecliste, çarşıda, pazarda, düğünde-dernekte unuttuk! Her şart altında O’na dönmeden ‘’Ve İNNA İLEYHİ RACİUUN’’ demeden kurtuluş mümkün değil! Kul, toplum ve devlet olarak! Konseptlerimiz, Paktlarımız, ittifaklarımızda Roma’ya-Batı’ya değil; O’na dönerek muvaffak oluruz! ‘’Dönüş O’nadır!’’
O’na ve İlkesi İslami Hayata dönmedikçe afetler, virüsler, salgınlar, biyolojik operasyonlar, 5G, alçak irtifa uyduları tehditleri, Küresel Aşı oyunları, nesilleri yok eden kürtaj ve kısırlaştırma, LGBT ile aile mefhumunu yok etme, İstanbul Sözleşmeleriyle karı-kocayı birbirine düşman etme, Lanzorotte gibi sözleşmelerle sözde çocuk tacizleri duracak diye yeni tehditlere karşı zayıf düşme ve şimdi de hayvan hakları yasalarıyla yarın kestiğimiz kurbanları suç gösterebilecek uygulamaların önünü açabilecek durumlarla muhatap olmak gibi her türlü bela ve musibetler kapımızda olmaya devam edecektir.
Kurtuluş “ve İNNA İLEYHİ RACİUUN”dur! Ölmeden; yani hayattayken Allah’a yani İlkeleri İslam’a dönmektir! Zaten dünya’ya hepimizi O göndermemiş miydi? Ölünce hepimiz Allah’a dönmeyecek miyiz!?
Şairimizin “Dünyayı verseler gözünü vermezsin! Sana bu gözü bedava verene niçin secde etmezsin!” dediği gibi, bu sayısız nimetleri karşılıksız lütfeden Allahımıza kulluk görevlerimizi yerine getirerek teşekkür etmek yaşayış gayemizdir. Afetler ve azapların yaygınlaşmasının, belalardan bir türlü kurtulamamamızın ana sebeplerinin başında şükürsüzlük yani nankörlük mikrobu yer almaktadır.
“İNNE’L İNSANE LİRABBİHİ LEKENUD” tespiti Kur’an-i dir! Kul, Rabb’ine nankördür! Hakk’ın hatırını gözetmezdir!
Devletlerin, kavimlerin fert ve toplumların ve aile yuvalarının helakının ana sebebi; Allah’a ait hakların, kullara ve tüm canlılara ait hakların ihlal edilmesi ve Adalet-Ahlak nimetlerinin terkedilmesi değil midir!
“O halde (siz yalnız Bana itaat ve ibadet ederek), Beni zikredin ki; Ben de sizi (rahmetim ve mağfiretimle) zikredeyim. (Nimetim ve faziletimle şereflendireyim.) Bana (nimetlerimin gereğini yaparak sürekli ve samimiyetle) şükredin, sakın nankörlük etmeyin. (Artık) Ey iman edenler, sabırla ve namazla (Allah için tedbirleri alarak sıkıntılara katlanmak ve devamlı ibadet ve dua üzerinde bulunmakla Benden) yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Bakara S.152-153) İşte buyurulduğu gibi Kur’an-i prensiplerin ikamesi, sünnetin hayatta anlam bulması ve güzel ahlakın yaşanmasıyla mümkündür!
Huzur-barış yurdu bir ülkede ve dünyada yaşamak yine bizlerin ellerinde ve “O’NA DÖNÜŞTE!”dir.
Zulmün her çeşidine, Haksızlığa, Adaletsizliğe, Lükse, İsrafa, Faize, Fuhşa, Hırsızlığa, Yolsuzluğa, Yalana, İftiraya, Uyuşturucuya, Alkole, Kumara, Millîsiz Piyangoya, Namazsızlığa, Zekatsızlığa, Duyarsızlığa ve Duasızlığa tövbe ederek, yani Fert, Aile ve Devlet olarak Haramların hepsini bırakarak ve yasaklayarak Allahımıza karşı nankörlüğü terk edelim!
Halik-i mutlak Rabb’imiz Allahımıza, helalleri yaşayarak ve haramlardan uzaklaşarak şükredelim ki; “Ve yine bir vakit Rabb’iniz şöyle buyurmuştu: “Andolsun eğer şükrederseniz gerçekten size (nimetlerimi) artırıveririm ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz benim azabım pek şiddetlidir.” (İbrahim S.7) İlahi ihtardaki müjdeleri çoğaltıp, çeşitli bela ve musibetleri azalttıralım! Yoksa içimizdeki vurdumduymaz, sorumsuz, sayısız İlahi nimetler ve devasa hizmetler karşısında nankör beyinsizler yüzünden; azaplar dünyasında yaşamaya devam edeceğiz! Allah korusun!Kendisine itaat ederek daim şükreden kullarından eylesin!
Allah’a Şükrü, Kullarına da teşekkürü unutanlardan eylemesin!
Amin.