Nedim ŞENER
Köşe Yazarı
Nedim ŞENER
 

Terörist PKK’nın siyasi kolu HDP ile işbirliği uğruna...

İster “milliyetçi” deyin, ister “ulusalcı”, millet ittifakı üyesi partilerde, terörist PKK’nın siyasi kolu HDP ve FETÖ uzantılı şahıslarla işbirliğine itiraz eden milletvekilleri ya ihraç ediliyor ya da eleştirileri yok sayılıp istifaya giden yol açılıyor. Uyarıları dikkate alınmadığı gibi istifa ederken de “dur” diyen olmuyor. Eleştiriler için “parti içi demokrasi” diyorlar ama dikkate alan yok. Kim neye itiraz ederse etsin, hep genel başkan ve çevresindeki oligarşik yapının dediği oluyor. PARTİ FARKLI, UYARI AYNI İP’den İsmail Ok, Ümit Özdağ, İsmail Koncuk gibi isimlerin kendi partilerine itirazları ne ise CHP’den Muharrem İnce, Mehmet Ali Çelebi, Hüseyin Avni Aksoy ve Özcan Özel’in itirazları aşağı yukarı aynı. CHP’den ihraç edilen Yılmaz Ateş’in partisine yönelik eleştirileri ne ise İP’den ihraç edilen Ümit Özdağ’ın eleştirileri de neredeyse aynı. İstifa edenlerin de ihraç edilenlerinde karşı çıktıkları PKK’nın siyasi kanadı HDP ile işbirliği. Hepsi de “küresel bir projenin” farkında, bunu dillendiriyorlar. HER ŞEY YÜZDE 50 ARTI 1 İÇİN Buna karşın, CHP ve İP’nin tüm derdi, ne olursa olsun, kiminle olursa olsun, yüzde 50 artı 1’i sağlamak. O yüzden kurucu üyelerini, parti politikasına gönül vermiş üyelerini gözden çıkarıyorlar ama PKK’nın siyasi ayağı HDP’den vazgeçmiyorlar. Muharrem İnce’den vazgeçiyorlar ama Canan Kaftancıoğlu’na toz kondurmuyorlar. Bu yüzden CHP ve İP’de ne ilke kaldı ne politika. Tek stratejileri matematiksel siyaset, yani yüzde 50 artı 1’i sağlamak. Kiminle olsa işbirliği yapmaya hazırlar, yeter ki binde 1 bile oyu olsun. HEM DİYET HEM HESAP Bu hesap içinde HDP’yi içeride tutmak çok önemli, yoksa strateji çöküyor. Bunun için 2018’de CHP’li İbrahim Kaboğlu başkanlığında, İP, SP ve HDP’lilerin oluşturduğu bir komisyon, anayasa değişiklik ilkeleri adı altında, başlangıç kısmından “Atatürk, Türk milleti” ifadelerinin çıkarıldığı, “çift dilli eğitim” ve “özerklik” gibi ülkeyi bölünmeye götürecek, sonra da korkudan reddettikleri anayasa taslağı hazırlamakta sakınca görmediler. Bu hesap uğruna, PKK’nın siyasi sözcülüğünden ileri gidememiş, ayaklanma çıkartarak 53 kişinin ölümüne yol açmış Selahattin Demirtaş’a bile sahip çıkmak zorunda kalıyorlar. Hem son yerel seçimlerde HDP ile işbirliğinin getirdiği sonucun “diyetini” böyle ödüyorlar, hem de gelecek seçime yönelik hesap yapıyorlar. DAVUTOĞLU VE BABACAN İLE YÜZDE 99 UYUM AKP’ye, AKP’nin Genel Başkanı Erdoğan’a en ağır eleştirileri, hakaretleri ediyorlar ama daha bir-iki yıl öncesine kadar AKP’nın başbakanı olan Ahmet Davutoğlu ve bakanı olan Ali Babacan ile “fikirlerinin yüzde 99 uyduğunu” söyleyebiliyorlar. Dahası, AKP’nin kurucularından eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ittifak adayı olarak çıkarmayı bile planladılar. 50 artı 1’e ulaşmanın yolunun, ne olursa olsun, Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ parti, Halkların Demokratik Partisi, Demokrat Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi’nin yan yana tutulmasından geçtiğini düşünüyorlar. Lafı dolandırmaya gerek yok, zira Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’nin, İP’yi de yanına katarak ne pahasına olursa olsun PKK’nın siyasi ayağı ile girdiği “mesafeli” ilişki bunu gerektiriyor. Elbette terörist PKK’nın siyasi kanadı HDP ile işbirliğine itiraz edenler var. Ama onları “sarayın adamı” ilan edip, yandaşlarını uyutuyorlar. ‘BEYAZ SARAY’IN ADAMLARINA’ BAKIN SİZ! MUHARREM İnce parti başkanlığına aday olmak ister, “saraya çıkan adam” ilan edilir; eleştiri yapar, “sarayın adamı” yaftası yapıştırılır. Mehmet Ali Çelebi ve iki milletvekili istifa eder, “sarayın operasyonu” derler. Bunu da bir gün önce ağızlarını açmayan parti sözcüleri kürsülere çıkıp ilan ederler. CHP adına Özgür Özel, istifalar için “sarayın operasyonu” ifadesini kullandı. Medyadaki yandaşları da boş durur mu? Hep birlikte Muharrem İnce dahil Mehmet Ali Çelebi ile birlikte istifa eden milletvekillerini “sarayın adamı” ilan ettiler. Hiç utanmaları kalmamış, bir gün önce “sarayın adamı” olduğunu keşfedemedikleri kişileri istifa ettikten sonra “sarayın adamı” ilan etmek, ancak bu ahlaksız siyasetçilere ve medyadaki yandaşlarına yakışırdı zaten. CHP yönetimi gerçekten “sarayın adamını” görmek istiyorlarsa aynaya bakmalarını öneririm.  Aynada kendilerine baktıklarında, orada gerçekten “sarayın adamlarını” görecekler, ama�“Beyaz Saray’ın adamlarını...” Bunu hakaret amacıyla değil, tespit olarak yazıyorum. ABD Başkanı seçilmeden 8 ay önce 19 Ocak 2020’de, Erdoğan’ı devirmek için izleyeceği stratejiyi şu cümlelerle açıklamıştı: “Bence ona (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a) çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım. Parlamentoya katkı sunmak isteyen Kürt toplumunu entegre etmek için. Bu iş bir süre iyi gidiyordu. Yani çok endişeliyim. Ama benim yaptığım gibi onlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan’ı yenecek duruma gelmeleri için hâlâ var olan Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve onları güçlendirmeliyiz. Darbe ile değil, seçim süreci ile. Peki biz ne yapıyoruz? Burada oturup boyun eğiyoruz. Bir yol haritamızın olduğunu açıkça göstermemiz lazım. Düşündüğümüz şeyle ilgili sesimizi yükseltmemiz lazım, bedel ödemeli.” ABD’DEN DEMOKRASİ BEKLENTİSİ Özellikle CHP, Biden’ın mesajını almış olmalı ki genel başkanı Kılıçdaroğlu yalnız Türkiye’den kutlama mesajı yayınlayan ilk siyasetçi değil, dünyada ilk belki de tek kutlama mesajı yayınlayan muhalefet partisi lideri oldu. Tam da ABD’de, Türkiye’ye “sözde müttefik” dendiği günlerde “sözde Cumhurbaşkanı” lafını devreye sokuverdi. İBB Başkanı İmamoğlu, hemen bir İngilizce mesaj yayınlayarak Türkiye’deki “demokrasi sorunu” konulu açıklama yaptı. Partinin dış ilişkilerden sorumlu genel başkan yardımcısı Ünal Çeviköz, iktidar olduklarında tam da ABD yönetiminin istediği gibi S-400 savunma sisteminin aktive edilmeyeceğini söylerken, Biden yönetiminden da Türkiye’deki demokrasiye vurgu yapmasını beklediklerini söylemişti. Açılım süreci döneminde kullanım süresi dolmuş “Kürt sorunu” laflarıyla da ABD’de son hazırlanan raporlarda sık sık geçen “yeni çözüm süreci” konusunda da bayraktarlık yapıyorlar. O yüzden ağzını açanı “sarayın adamı” ilan eden CHP sözcüleri, yandaş kiralık medyacıları aynaya baksınlar, orada asıl “Beyaz Saray’ın adamlarını” görecekler.
Ekleme Tarihi: 02 Şubat 2021 - Salı

Terörist PKK’nın siyasi kolu HDP ile işbirliği uğruna...

İster “milliyetçi” deyin, ister “ulusalcı”, millet ittifakı üyesi partilerde, terörist PKK’nın siyasi kolu HDP ve FETÖ uzantılı şahıslarla işbirliğine itiraz eden milletvekilleri ya ihraç ediliyor ya da eleştirileri yok sayılıp istifaya giden yol açılıyor. Uyarıları dikkate alınmadığı gibi istifa ederken de “dur” diyen olmuyor. Eleştiriler için “parti içi demokrasi” diyorlar ama dikkate alan yok. Kim neye itiraz ederse etsin, hep genel başkan ve çevresindeki oligarşik yapının dediği oluyor.

PARTİ FARKLI, UYARI AYNI

İP’den İsmail Ok, Ümit Özdağ, İsmail Koncuk gibi isimlerin kendi partilerine itirazları ne ise CHP’den Muharrem İnce, Mehmet Ali Çelebi, Hüseyin Avni Aksoy ve Özcan Özel’in itirazları aşağı yukarı aynı.
CHP’den ihraç edilen Yılmaz Ateş’in partisine yönelik eleştirileri ne ise İP’den ihraç edilen Ümit Özdağ’ın eleştirileri de neredeyse aynı.

İstifa edenlerin de ihraç edilenlerinde karşı çıktıkları PKK’nın siyasi kanadı HDP ile işbirliği. Hepsi de “küresel bir projenin” farkında, bunu dillendiriyorlar.

HER ŞEY YÜZDE 50 ARTI 1 İÇİN

Buna karşın, CHP ve İP’nin tüm derdi, ne olursa olsun, kiminle olursa olsun, yüzde 50 artı 1’i sağlamak. O yüzden kurucu üyelerini, parti politikasına gönül vermiş üyelerini gözden çıkarıyorlar ama PKK’nın siyasi ayağı HDP’den vazgeçmiyorlar.

Muharrem İnce’den vazgeçiyorlar ama Canan Kaftancıoğlu’na toz kondurmuyorlar.

Bu yüzden CHP ve İP’de ne ilke kaldı ne politika. Tek stratejileri matematiksel siyaset, yani yüzde 50 artı 1’i sağlamak. Kiminle olsa işbirliği yapmaya hazırlar, yeter ki binde 1 bile oyu olsun.

HEM DİYET HEM HESAP

Bu hesap içinde HDP’yi içeride tutmak çok önemli, yoksa strateji çöküyor. Bunun için 2018’de CHP’li İbrahim Kaboğlu başkanlığında, İP, SP ve HDP’lilerin oluşturduğu bir komisyon, anayasa değişiklik ilkeleri adı altında, başlangıç kısmından “Atatürk, Türk milleti” ifadelerinin çıkarıldığı, “çift dilli eğitim” ve “özerklik” gibi ülkeyi bölünmeye götürecek, sonra da korkudan reddettikleri anayasa taslağı hazırlamakta sakınca görmediler.
Bu hesap uğruna, PKK’nın siyasi sözcülüğünden ileri gidememiş, ayaklanma çıkartarak 53 kişinin ölümüne yol açmış Selahattin Demirtaş’a bile sahip çıkmak zorunda kalıyorlar.
Hem son yerel seçimlerde HDP ile işbirliğinin getirdiği sonucun “diyetini” böyle ödüyorlar, hem de gelecek seçime yönelik hesap yapıyorlar.

DAVUTOĞLU VE BABACAN İLE YÜZDE 99 UYUM

AKP’ye, AKP’nin Genel Başkanı Erdoğan’a en ağır eleştirileri, hakaretleri ediyorlar ama daha bir-iki yıl öncesine kadar AKP’nın başbakanı olan Ahmet Davutoğlu ve bakanı olan Ali Babacan ile “fikirlerinin yüzde 99 uyduğunu” söyleyebiliyorlar. Dahası, AKP’nin kurucularından eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ittifak adayı olarak çıkarmayı bile planladılar. 50 artı 1’e ulaşmanın yolunun, ne olursa olsun, Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ parti, Halkların Demokratik Partisi, Demokrat Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi’nin yan yana tutulmasından geçtiğini düşünüyorlar.

Lafı dolandırmaya gerek yok, zira Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’nin, İP’yi de yanına katarak ne pahasına olursa olsun PKK’nın siyasi ayağı ile girdiği “mesafeli” ilişki bunu gerektiriyor.
Elbette terörist PKK’nın siyasi kanadı HDP ile işbirliğine itiraz edenler var. Ama onları “sarayın adamı” ilan edip, yandaşlarını uyutuyorlar.

‘BEYAZ SARAY’IN ADAMLARINA’ BAKIN SİZ!

MUHARREM İnce parti başkanlığına aday olmak ister, “saraya çıkan adam” ilan edilir; eleştiri yapar, “sarayın adamı” yaftası yapıştırılır.
Mehmet Ali Çelebi ve iki milletvekili istifa eder, “sarayın operasyonu” derler. Bunu da bir gün önce ağızlarını açmayan parti sözcüleri kürsülere çıkıp ilan ederler.

CHP adına Özgür Özel, istifalar için “sarayın operasyonu” ifadesini kullandı. Medyadaki yandaşları da boş durur mu? Hep birlikte Muharrem İnce dahil Mehmet Ali Çelebi ile birlikte istifa eden milletvekillerini “sarayın adamı” ilan ettiler.

Hiç utanmaları kalmamış, bir gün önce “sarayın adamı” olduğunu keşfedemedikleri kişileri istifa ettikten sonra “sarayın adamı” ilan etmek, ancak bu ahlaksız siyasetçilere ve medyadaki yandaşlarına yakışırdı zaten.

CHP yönetimi gerçekten “sarayın adamını” görmek istiyorlarsa aynaya bakmalarını öneririm. 

Aynada kendilerine baktıklarında, orada gerçekten “sarayın adamlarını” görecekler, ama�“Beyaz Saray’ın adamlarını...”

Bunu hakaret amacıyla değil, tespit olarak yazıyorum.

ABD Başkanı seçilmeden 8 ay önce 19 Ocak 2020’de, Erdoğan’ı devirmek için izleyeceği stratejiyi şu cümlelerle açıklamıştı: “Bence ona (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a) çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım. Parlamentoya katkı sunmak isteyen Kürt toplumunu entegre etmek için. Bu iş bir süre iyi gidiyordu.

Yani çok endişeliyim. Ama benim yaptığım gibi onlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan’ı yenecek duruma gelmeleri için hâlâ var olan Türk liderliği unsurlarından
daha fazla verim almalı ve onları güçlendirmeliyiz. Darbe ile değil, seçim süreci ile. Peki biz ne yapıyoruz? Burada oturup boyun eğiyoruz.

Bir yol haritamızın olduğunu açıkça göstermemiz lazım. Düşündüğümüz şeyle ilgili sesimizi yükseltmemiz lazım, bedel ödemeli.”

ABD’DEN DEMOKRASİ BEKLENTİSİ

Özellikle CHP, Biden’ın mesajını almış olmalı ki genel başkanı Kılıçdaroğlu yalnız Türkiye’den kutlama mesajı yayınlayan ilk siyasetçi değil, dünyada ilk belki de tek kutlama mesajı yayınlayan muhalefet partisi lideri oldu.

Tam da ABD’de, Türkiye’ye “sözde müttefik” dendiği günlerde “sözde Cumhurbaşkanı” lafını devreye sokuverdi. İBB Başkanı İmamoğlu, hemen bir İngilizce mesaj yayınlayarak Türkiye’deki “demokrasi sorunu” konulu açıklama yaptı.

Partinin dış ilişkilerden sorumlu genel başkan yardımcısı Ünal Çeviköz, iktidar olduklarında tam da ABD yönetiminin istediği gibi S-400 savunma sisteminin aktive edilmeyeceğini söylerken, Biden yönetiminden da Türkiye’deki demokrasiye vurgu yapmasını beklediklerini söylemişti. Açılım süreci döneminde kullanım süresi dolmuş “Kürt sorunu” laflarıyla da ABD’de son hazırlanan raporlarda sık sık geçen “yeni çözüm süreci” konusunda da bayraktarlık yapıyorlar.

O yüzden ağzını açanı “sarayın adamı” ilan eden CHP sözcüleri, yandaş kiralık medyacıları aynaya baksınlar, orada asıl “Beyaz Saray’ın adamlarını” görecekler.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kizilcahamamhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.