İki isim, Hrant Dink’in öldürüldüğü 19 Ocak 2007’den sonra sık sık beraber anılmıştı; biri “maktul”, diğeri ise neredeyse “katil” gibi muamele görüyordu.
Dink’i öldürülen katil Ogün Samast’ı yönlendiren Trabzon Emniyeti’nin yardımcı istihbarat elemanı (YİE) olarak BBP çevresi ile Alperen Ocakları çevresine sızdırılan Erhan Tuncel ve beraber hareket eden BBP üyesi Yasin Hayal üzerinden Yazıcıoğlu ile partisi de zan altında bırakılmıştı.
Tam sekiz yıl sonra, 2015’te hazırlanan iddianamede ise her ikisinin de 2006 yılı Haziran ayında İstihbarat Daire Başkanlığı’nda yasadışı olarak kurulan C5 isimli bir büro tarafından takibe alındığı bilgisi yer alıyordu. Yazıcıoğlu ve Dink, “sağ terör ve azınlıklar masası” tarafından hem de öldürülmelerinden çok önce takibe alınmışlardı.
27 Ekim 2015’te Posta’da bu konuyu ‘Karanlık büro: C5’ başlığıyla kaleme aldım.
NE ANLATACAKTI ACABA?
Ertesi gün Hrant Dink’in kardeşi Hosrof Dink ile görüştüğümde şaşkındı ve bana çok ilginç bir şey söyledi, “Rahmetli Yazıcıoğlu ölümünden bir hafta önce bizimle görüşmek istemişti. Gazeteci A.B. aracı oldu, görüşecektik ama bu olay oldu, acaba ne anlatacaktı?” dedi.
28 Ekim 2015 günü Posta’daki köşemde bunu şöyle yazmıştım: “Hrant Dink öldürüldüğünde BBP’ye bağlı Alperen Ocakları, dolayısıyla partinin genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun adı bir anda gündeme oturdu. Çünkü cinayetin azmettiricisi olmakla suçlanan Emniyet Yardımcı İstihbarat Elemanı (YİE) Erhan Tuncel, Alperen Ocakları yöneticisiydi. Katil Ogün Samast’ı yönlendiren Yasin Hayal de parti üyesiydi. Cinayetin ardından Muhsin Yazıcıoğlu’nun daha önce Trabzon’a yaptığı ziyaret ile ilgili fotoğraflar ortaya çıktı. O meşhur karede Tuncel, Yazıcıoğlu’nun arkasındaydı. Bu durum BBP çevresini ‘olağan şüpheli’ haline getirdi.
Yazıcıoğlu kendisine ve partisine komplo kurulduğunu anlatmak için hep şu sözü söyledi: ‘Bizim tarla çoktan sürülmüş.’
O günden beri ‘o tarlayı’ kimin sürdüğü bir türlü ortaya çıkmadı.
Yazıcıoğlu’nun ölümünden birkaç gün önce bu konudaki düşüncelerini paylaşmak için Dink Ailesi ile görüşmek istediğini öğrendim. Bu konuda aracı olanlar yazışmış. Ama görüşme gerçekleşmeden, Yazıcıoğlu, 25 Mart 2009 günü helikopter kazasında 5 kişiyle birlikte öldü.
Dün (27 Ekim 2015) bu köşede Ankara’da İstihbarat Dairesi Başkanlığı içerisinde C5 isminde yasadışı bir büro kurulduğunu, burada Ergenekon yanında Hrant Dink, Malatya Zirve Yayınevi cinayetlerinin de takip edildiğini yazmıştım. Asıl şaşırtıcı olan bu büroya 9 Eylül 2008 ile 25 Mayıs 2012 arasında Yazıcıoğlu’nun ölümü ile ilgili toplam 61 belge ve raporun gelmiş olması. Malum Yazıcıoğlu, 25 Mart 2009 günü bir helikopter kazasında hayatını kaybetti. Belge ve raporların C5 isimli büroya hangi tarihte geldiğinin net olarak ortaya konması gerekiyor...”
ÖLÜMÜNDEN ÖNCE 23 RAPOR
Evet, ortaya kondu. 25 Aralık 2020 tarihli Yargıtay Başsavcılığı’nın 81 sayfalık ek mütalaasında yer alan bilgilere göre, C5 isimli büroya Yazıcıoğlu hakkında 9 Eylül 2008 ile öldüğü 25 Mart 2009 arasında tam 23 evrak, rapor gelmiş. Sağ terör kapsamında takip edilen Yazıcıoğlu ile ilgili raporların içeriğinde, “Abdullah Çatlı’yı anma etkinlikleri, Ülkücü şehitleri anma etkinlikleri, kara 12 Eylül’ü telin ve ülkücü şehitleri anma, yürüyüş ve mitingleri” konuları yer alıyor. Nedense “seçim çalışmaları” bile bu kapsamda bu büroya rapor edilmiş.
TARLAYI HER TARAFINDAN SÜRMÜŞLER
FETÖ’cü istihbaratçılar 2004’ten itibaren Trabzon’da, partisinin içine Hrant Dink cinayetinin de azmettiricisi Emniyet ajanı Erhan Tuncel’i yerleştirmişler. Tuncel’in verdiği bilgilere dayalı hazırlanan 10 raporda BBP ve Alperen Ocakları ile ilgili bilgiler var. Hatta Yazıcıoğlu’nun Trabzon ziyareti bile raporlanmış. Emniyet ajanı Tuncel daha sonra Dink’i katledecek süreci yöneten provokatör olarak karşımıza çıkıyor. 19 Ocak 2007’de Dink öldürülüyor, Yazıcıoğlu komployu görüyor ve “Bizim tarla çoktan sürülmüş” diyor. Ardından FETÖ’cüler Emniyet İstihbarat içinde kurdukları C5 isimli illegal büro ile bizzat Yazıcıoğlu’nu takibe almışlar. Yani, tarlayı her tarafından sürmüşler...
Nitekim Muhsin Yazıcıoğlu, Dink cinayetinin kendisini ve partisini de hedef alan bir provokatif istihbarat operasyonu olduğunu 2007 Şubat ayında katıldığı bir televizyon programında, Hrant Dink’in yakın dostu Aydın Engin’e de anlatmaya çalışmıştı.
Engin o anısını 6 Ekim 2011’de ‘Bir Muamma: Yazıcıoğlu Helikopteri’ başlığıyla T24.com.tr internet sitesindeki yazısında şöyle aktarmıştı:
“2007 Şubat başında, Kanal 7’de bir tartışma programına katıldım. Reklam arasındaki ayaküstü sohbette, Hrant Dink’in katillerinden Erhan Tuncel’le aynı fotoğraf karesinde yer alışını hatırlatıp ‘tabanına hâkim olup olamadığını’ sordum. ‘Hâkimim’ dedi. Sonra ekledi: ‘Ama bizim tarla çoktan sürülmüş. Hâkim olmak kolay değil’.
Yazıcıoğlu bu ‘sürülmüş tarla’ vurgusunu o günden sonra birkaç kez daha ve birkaç yerde daha yineledi.”
YAZICIOĞLU’NDAN DİNK’E AĞIT
BİRBİRLERİNE siyaseten son derece uzak olan Muhsin Yazıcıoğlu ile Hrant Dink’in hayatlarını aynı eller kararttı, sadece kendilerinin değil soruşturma ve yargılama dosyalarının akıbetleri de birbirine benzedi. Yazıcıoğlu cinayetinin aydınlatılmasının bir yolu da Dink cinayetinin aydınlanmasından geçecek. O zaman geldiğinde, arkamızda Yazıcıoğlu’nun Dink öldürüldükten sonra kaleme aldığı şu şiir kalacak:
“Yine bir korku ve telaş arasında kalakaldık,
Yine ne derler diye endişelendik maktulün başında
Timsah gözyaşlarından daha masum değil gözyaşlarınız
Caniyi besleyen korku ve telaşlarınız
Hep korku ve telaşlarınızla süslediğiniz çatışma kültürünüz
İnsan hakları söylemleriniz, medya maydanozu liberalleriniz
Kan sızıyor Fırat’ın delinmiş tabanından toprağıma
Bağrındaki bütün Mehmet’ler ağlıyor
Oğlunun adını Fatih koyan bütün Ermenilerle birlikte...”