O halde 2007’ye kadar gidelim.
22 Temmuz seçimlerinde, birkaç ay önce yaşanan e-muhtıra, 367 garabeti gibi gelişmelere gösterilen tepkilerin de etkisiyle, Ak Parti’nin sandıktaki oylarında patlama olmuştu.
Kampanya döneminin temel ‘mottosu’ anayasa değişikliği olduğu için, seçimler biter bitmez, yeni bir anayasa çalışması için düğmeye basıldı.
Bu konularda deneyim sahibi olan Anayasa Profesörü Ergun Özbudun’dan Ak Parti adına bir anayasa çalışması yapılması talep edildi.
Sonbaharda Özbudun’un kurduğu ekip, 1982 Anayasa’sının izlerini silmeyi hedefleyen bir anayasa taslağı hazırladı.
ANAYASA TASLAĞI BİTER BİTMEZ YARGITAY’DAN TEHDİT MESAJI GELDİ
Ak Parti hükümeti hazırlanan taslağı tam açıklamak üzere iken, dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, dönemin Başbakan Yardımcılarından biri ile haber gönderdi.
“Üzerimde baskı var, eğer bu anayasa işine devam ederseniz, kapatma davası açmak zorunda kalacağım” biçiminde bir haberdi bu.
Böyle bir haber gelince, Ak Parti’de yapılan istişareler sonucu, ‘itidal’ ile hareket etme yönünde bir eğilim ortaya çıktı ve anayasa çalışmalarının zamana yayılarak bir süre ertelenmesine karar verildi.
Buna rağmen seçilmiş yönetimlerin kaderini iki dudağının arasında gören ve bunun için küçük bir bahaneyi yeterli bulan vesayet rejiminin aktörleri tarafından, o ‘son çare’ yine de devreye sokuldu.
Aradan 6 ay geçtikten sonra Tayyip Erdoğan’ın siyaset yasağının kaldırıldığı tarih olan 14 Mart 2003’ün yıl dönümüne özel olarak denk getirilerek kapatma davası açıldı.
Bunları niye hatırlattık?
82 Anayasa’sının üzerine anayasa tanımayan çevrelerin, yeni anayasa çalışmalarının önüne her seferinde bir maliyet dökümü koydukları bilinsin diye hatırlattık.
BAHÇELİ DESTEK VERDİ, CHP’DEN HENÜZ SES YOK
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündem belirleme ve ön alma anlamında eline kimsenin su dökemeyeceği önceki akşam yaptığı yeni anayasa çıkışıyla bir kere daha anlaşılmış oldu.
Herkesin ekran başında pandemi kısıtlamalarına dikkat kesildiği, o nedenle de ratingin yüksek olduğu konuşmasında ‘pat’ diye anayasa değişikliği teklifini gündeme getirdi.
Şu sözlerle:
“Bu çalışmanın milletin gözü önünde ve onun temsilcilerinin tamamının katılımıyla şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmesi, ortaya çıkan metnin de mutlaka milletin takdirine sunulması gerekir. Cumhur ittifakı’ndaki ortağımızla bu konuda bir anlayış birliğine varmamız halinde, önümüzdeki dönemde yeni anayasa için harekete geçebiliriz”.
Bu çağrıya dün, Ak Parti’nin Cumhur İttifakı’ndaki ortağı olan MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından açık bir destek geldi.
Bahçeli’nin açıklamasından şu iki cümleyi aktaralım:
“Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu açıktır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin amacı, görüşü ve düşüncesi de bu yöndedir.”
“Mevcut ve meri Anayasa’nın olağan dışı şartların mahsulü olduğu, zaman içinde pek çok maddesinde değişiklik yapılmasına rağmen, statükocu vasfında herhangi bir zayıflamanın görülmediği çarpıcı şekilde ortadadır.”
Erdoğan’ın anayasa çağrısında yaptığı “Milletin gözünün önünde ve onun temsilcilerinin tamamının katılımıyla” vurgusu, bu çağrının muhatapları arasında muhalefet partilerinin de bulunduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Mutlaka herkes, bütün partilerin liderleri bu çağrı ile ilgili kendi görüşlerini açıklayacaklardır.
Es geçilebilecek bir çağrı değil bu çünkü.
Diğer yandan Erdoğan, bu hamlesiyle muhalefet partilerinin tümünü hem hazırlıksız yakalamış oldu, hem de o cephedekilerin kendi aralarında yürüttükleri ‘paslaşmayı’ boşa çıkarmış oldu.
Geçmişte yeni anayasa için yapılan bütün hazırlıkları vesayet düzeniyle paslaşarak boşa çıkarma yönünde hamleler yapmışlığı olan CHP’nin özellikle, ne diyeceği, bu çağrıya neyle mukabele edeceği merak konusu olmuş durumda.
Dün Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘çiftçiler buluşması’ vardı ama uzun bir konuşma yapmasına rağmen bu konuya hiç girmedi.
Ama bundan sonra da hiç girmeyeceği düşünülmesin.
Neresinden nasıl gireceğini belirledikten sonra onlar da mutlaka bu çağrıya bir cevap vereceklerdir.
İhmal edilip, görmezden gelinebilecek bir durum değil bu çünkü.