FETÖ 15 Temmuz sonrasında bir cinayet şebekesi olarak karşımıza çıktı. Toplumu derinden yaralayan kaza süsü verilmiş suikast ve cinayet soruşturmalarının FETÖ’cü savcılar tarafından araştırılması neticesi kurgu kumpaslarla üstlerinin örtüldüğü, delillerin yok edildiği suçsuz kişilere kumpas kurularak adaletin zedelendiği ortaya çıkarıldı. Maalesef aynı yöntem ve sistem BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehit edilmesi olayında da yaşandı. Üstelik Türk milletinin sevgisi ve güvenini kazanmış Yazıcıoğlu FETÖ’nün organize bir operasyonu ile şehit edildikten sonra olaya el koyan MİT TIR’ları ihanet davasının savcısı halen FETÖ’den tutuklu Özcan Şişman ve kararlarda isimleri bulunan bazı hakim ve savcılar da Yazıcıoğlu suikastını da örttüler. Bizzat Fetullah Gülen’in talimatlarıyla hareket eden özel yetkili savcı ve hakimlerin, Ergenekon dosyası ile Yazıcıoğlu suikastı arasında bağlantı kurmaya çalışarak kurmaca ifadelerle ‘kumpas’ soruşturması yürüttükleri ortaya çıktı. Bu hakim ve savcıların tümü FETÖ’den ihraç edilirken bir kısmı da tutuklandı. O dönem FETÖ’cü yargı mensupları tarafından kurgulanan kumpasta gizli tanık olarak ifadeleri alınan şüphelilerin tamamının devletin yargı mensupları tarafından yeniden ifadelerinin alınmasıyla gerçekler ve kurulmak istenen kumpas ortaya çıkarıldı. Yapılan soruşturmalarda FETÖ’cü savcılarca suikast davasının üzeri örtülürken şeytanın bile aklına gelmeyecek şok yöntemler kullanılmış. Mahşeri bir kalabalıkla milyonların katıldığı bir cenaze töreni ile defnedilen şehidimiz Yazıcıoğlu’nun aziz hatırasını bile hedef alan bu terörist güruhu PKK ve FETÖ’cüleri suikast davasında gizli tanık yaparak şerefsizliklerini ve ülkeye ihanetlerini bir kez daha dolaylı olarak itiraf etmiş görünüyorlar. Amerika, İngiltere, İsrail Almanya ve küresel sistemin uşakları olan FETÖ, Muhsin Yazıcıoğlu’nu kalleşçe bir suikastla şehit ettikten sonra neden itibarsızlaştırmak istemişti? FETÖ’nün MİT, 17-25 Aralık, Gezi, 15 Temmuz Türkiye’yi işgal ve iç savaş çıkarmaya yönelik iktidarı hedef alan saldırıları küresel saldırılardır. Küresel saldırıların panzehiri de milletin veya kamuoyunun iktidarlara verdiği destekle eşdeğerdir. Şehit Yazıcıoğlu’nun cenaze töreninde de gözlemlendiği gibi törene mahşeri bir kalabalığın katılması, Türkiye üzerinde işgal emelleri olan emperyalistleri tedirgin etmişti. Yazıcıoğlu, öldürülmesi sonrasında bile Milletin desteğinden çekinilerek itibarsızlaştırılması için bazı terör örgütleri ve süfli şahıslarla irtibatlı algısını oluşturmak için kurulan kumpas ve yalancı şahitlerle Türk milletinin gönlünden söküp atılmak istenmiştir.
FETÖ’CÜ SAVCI ÖZCAN ŞİŞMAN FETÖ VE PKK ÜYESİNİ GİZLİ TANIK YAPMIŞ
FETÖ’den tutuklu Savcı Özcan Şişman’ın ifadesini aldığı C.. kodlu gizli tanık Ünal K. askerlerin 12 saat 45 dakikada helikopter ve yaya olarak ulaştığı enkaz alanına kar, tipi ve olumsuz hava koşullarında 1 saati araçla olmak üzere 2 saatte gittiğini anlatarak aralarında bir asker ile bir MİT görevlisinin enkaz alanına hemen ulaşarak cesetlerin donmasını sağladıklarını öne sürmüştü. Daha sonra yapılan araştırmalarda sözde gizli tanık Ünal K.’nın FETÖ ve PKK silahlı terör örgütüne üye olmak, uyuşturucu madde ticareti, ruhsatsız silah bulundurma, mühür bozma, hükümlü ve tutuklunun kaçması suçlarından sabıkalı bir isim olduğu ortaya çıktı. Devletin savcıları tarafından tekrar ifadesi alınan dönemin gizli tanığı Ünal K. kendisine gösterilen gizli tanık ifadelerini kabul etmeyerek “Adana veya başka bir yerde bu şekilde bir beyanda bulunmadım. Benim Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatına dair olayla ilgili herhangi bir bilgi ve görgüm yoktur. Bu ifadeler tamamen düzmecedir. Her iki imza da bana ait değildir” demişti.
Yargıtay’da yargılanan kamu görevlileriyle ilgili hazırlanan mütalaaya ek gönderilen 85 sayfalık delil dosyası, kazanın arkasındaki FETÖ izlerini ortaya koydu. FETÖ’nün olaya ilk müdahalesi helikopter enkazına ulaşıldığı ve Yazıcıoğlu’nun sağ bulunduğuna dair asılsız bilgi notu oldu. Asılsız bilgi notunun arama kurtarma çalışmalarını aksattığı, enkaza ulaşılmasının engellendiği ve böylece yaşayanların ölecekleri düşüncesiyle FETÖ tarafından zaman kazanılmak istenildiği belirtildi. FETÖ’nün olaya ilişkin ikinci müdahalesi ise sivil helikopter enkazından GPS parçalarının sökülmesi oldu. Bu haber FETÖ’nün yayın kuruluşlarında geniş yer bulurken, Zaman Gazetesi, “İşte helikopterdeki cihazları söken subaylar” şeklinde manşet attı. Söz konusu haberler, yer-konum bilgileri içeren GPS cihazlarını, kara kutu olarak bilinen ses kayıt bilgisi içeriyormuş gibi kamuoyunu etkilemeye ve soruşturmayı örgütün amaçları doğrultusunda yönlendirmeye yönelik olarak değerlendirildi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca dava 5 Şubat 2021 tarihine ertelenirken bu celsede önemli kararlar vermesi bekleniyor.