Korkup pıstılar

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 25.02.2007 - 23:00, Güncelleme: 25.02.2007 - 23:00 3861+ kez okundu.
 

Korkup pıstılar

Baykal’dan iş dünyası ve medyaya sert eleştiri. “İş dünyasının da medyanın da gözünü korkuttular... O korkuyu yenebilseler, her şey iki ayda tersine döner

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye’nin içinde bulunduğu olumsuz koşullar ve gelecekle ilgili kritik bazı riskler karşısında medya ve iş dünyasının üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediğini düşünüyor. Türkiye’nin bugünkü durumunu, Almanya’da Hitler’in iktidara geliş sürecine benzeten Baykal, “Ülke artık ’Tayyip Cumhuriyeti’ne dönüyor ve bütün Türkiye seyrediyor. Ben bunu hazmedemiyorum” diyor. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile dün uzun bir telefon sohbeti yaptık. Baykal’ın söylediklerinden çıkan bugünkü Türkiye fotoğrafı hiç de iç açıcı değil. Türkiye’nin bugünkü durumu, cumhurbaşkanlığı ve seçim sürecine ilişkin tespitleri, medya ve iş dünyasına ilişkin eleştirileri özetle şöyle Baykal’ın:“Türkiye’de bugün artık birçok insan kendisini yabancı hissetme durumunda kalıyor. Türkiye’nin hukukunu, anayasasını, demokrasisini içine sindirmiş insanlar giderek kendilerini aciz, dışlanmış, hakları elinden alınmış, baskıya maruz kalmış hissediyorlar. Tayyip Erdoğan, ne hukuk ne demokrasi ne bir şey hiç aldırmadan medya gruplarını kuşatıyor. Televizyonların üzerine gidiyor. Böyle bir şey olur mu? Demokrasi hangi noktaya geldi bunca yıl sonra? Bu kadar eleştiriyi hak eden, bu kadar yanlışlıklar içinde olan bir Maliye Bakanı’nı eleştirmek mümkün değil. Başbakan’ı eleştirmek mümkün değil. Hiçbir medya doğrudan bir şey söyleyemez, Başbakan’ı kızdıramaz. Danışmanı orada kartal gibi medyanın tepesinde ve arkasında her şey, her türlü devlet gücü... Öyle bir şey olur mu? Medyayı korkutup pıstırmış, iş dünyasını pıstırmış. Odalar Birliği Başkanı söyledi işte; ‘Şikayet edemeyiz, şikayet ettiğimizde getir defterleri diyorlar’ dedi. Böyle bir tablo. Adam, (Erdoğan) herkese akıl fikir veriyor. ‘Sen böyle yazamazsın, sen öyle konuşamazsın’ diyor. Ülke artık ‘Tayyip Cumhuriyeti’ne dönüyor ve Bütün Türkiye bunu seyrediyor.” HİTLER ALMANYA’SI BENZETMESİ * Herkes, Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilecek. Parlamentoda yeterli çoğunluğu var buna karşı yapılacak bir şey yok diye düşünüyor?Bu doğal karşılanıyor. Bunun ne demek olduğunu ben bir yıldır anlatıyorum. ‘Ne yapalım. Ben mi yapacağım’a geldi herkes. Ama dikkat edin, tarihte buna benzer süreçler hep yaşandı. Almanya’da da yaşandı. Hitler’in gelişi de böyle bir süreçti. Bunun (Erdoğan) kafasında bir çoğulcu demokratik anlayış, başkasına saygı gösterme, herkesin hukukunu temel almak gibi bir anlayış yok. Dizi veriyor köşeye alıp, gücü yettiği zaman, hallettiği zaman bitirecek. “Demokrasi benim için araçtır” diyor. Bunu ilan etmiş bir insan. Fırsat bulursa tarihi, cumhuriyeti, anayasayı, hukuku talan edecek. Bunu da koca Türkiye seyrediyor. Ben de bunu hazmedemiyorum. * Ne yapılabilir?Rica ederim yani... Şu anda hiç kuşku duymuyorum biraz cesaret olabilse yapılabilecek çok şey var ama herkes korkuyor. O korkuyu yenebilseler, iki ayda her şey tersine döner. Bu yapay bir korkudan kaynaklanıyor. En azından medya bir araya gelse, “bu gidiş iyi gidiş değil, bizim buna izin vermememiz gerek” dese bitti. İş dünyası bunu ciddiyetle kararlaştırsa bitti.* Sizce neden bunu yapmıyor medya ve iş dünyası? İş dünyasının da medyanın da gözünü korkuttular da ondan. Bunlar bireysel korkular. Ama topluca herkes bir risk alsa olur bunlar. Olay zaten budur. Hitler gelirken de ne yapacaktı büyük sanayiciler Almanya’da? Ne yapacaktı diğer siyasi partiler, diğer kurumlar? Şimdi düşünün bakalım. Onun gibi bu da... Risk alacaksınız. Buraya kadar getirdiniz, şımarttınız, desteklediniz. Şimdi gene aynı şekilde. Böyle şey olur mu? “Cumhurbaşkanı olamazsın” diyemiyor iş dünyası da medya da. Adamın bu kadar açığı var. Cumhurbaşkanı neden olamayacağı konusunda ben 22 madde söyledim. Birisi baksa bir 30 madde de o ekler. Yani böyle bir tabloda herkes pıstı, olsun bitsin, en fazla söyleyebildikleri “uzlaşma ile olsa iyi olur.” Türkiye tekrar tutsak oldu. * Medyayı da sorumlu tutuyorsunuz...Evet tutuyorum. Çünkü Türkiye’de medyanın belirleyici bir ağırlığı var. Erdoğan şu sırada o nedenle medyanın üzerine yürüdü, pıstırdı. Millet de sesini çıkartamıyor. Mesele cumhurbaşkanlığı ile bitmiyor. Bu bir süreç. Arkadan çok daha önemli bir genel seçim olacak. Ama genel seçime giderken de hiç farklı bir şey olacağını zannetmiyorum. Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra da asıl parlamento yine onun kontrolünde olursa, yetkiler onunla kullanılırsa Allah muhafaza. Şimdi beğenmediğiniz Ahmet Necdet Sezer orada görev yapıyor. O sayede frenliyor bunları. Şimdi bir Tayyip cumhurbaşkanı, ikinci Tayyip de başbakan olursa, kim kimi durduracak, ne olacak? Birlikte her düşündüklerini uygulasalar ve buna itiraz edemeyen teslim olmuş zavallı iş merkezleri, medya merkezleri, sivil toplum kuruluşları...Bu durum ülkeyi krize sürükler. Şimdi sen cumhuriyetin kendisini savunma mekanizmalarını, demokrasiyi, tartışma, muhalafet hakkını, özgürlüğünü, eleştiri hakkını kullanamazsan, sen pısarsan o pısarsa ne olacak o zaman? Çok ileri bir olay. Bu korku ve umutsuzluk olayıdır. Türkiye bu noktaya düşürülmemelidir. Özetle Baykal, iş dünyasına, sivil toplum örgütlerine ve medyaya, “Erdoğan’ı durdurun çağrısı” yapıyor. Ama bu çağrıya olumlu yanıt alabilmesi en azından “şimdilik” pek de olası gözükmüyor. vatan gazetesi
Baykal’dan iş dünyası ve medyaya sert eleştiri. “İş dünyasının da medyanın da gözünü korkuttular... O korkuyu yenebilseler, her şey iki ayda tersine döner

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye’nin içinde bulunduğu olumsuz koşullar ve gelecekle ilgili kritik bazı riskler karşısında medya ve iş dünyasının üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediğini düşünüyor.

Türkiye’nin bugünkü durumunu, Almanya’da Hitler’in iktidara geliş sürecine benzeten Baykal, “Ülke artık ’Tayyip Cumhuriyeti’ne dönüyor ve bütün Türkiye seyrediyor. Ben bunu hazmedemiyorum” diyor.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile dün uzun bir telefon sohbeti yaptık. Baykal’ın söylediklerinden çıkan bugünkü Türkiye fotoğrafı hiç de iç açıcı değil.

Türkiye’nin bugünkü durumu, cumhurbaşkanlığı ve seçim sürecine ilişkin tespitleri, medya ve iş dünyasına ilişkin eleştirileri özetle şöyle Baykal’ın:

“Türkiye’de bugün artık birçok insan kendisini yabancı hissetme durumunda kalıyor. Türkiye’nin hukukunu, anayasasını, demokrasisini içine sindirmiş insanlar giderek kendilerini aciz, dışlanmış, hakları elinden alınmış, baskıya maruz kalmış hissediyorlar. Tayyip Erdoğan, ne hukuk ne demokrasi ne bir şey hiç aldırmadan medya gruplarını kuşatıyor. Televizyonların üzerine gidiyor. Böyle bir şey olur mu? Demokrasi hangi noktaya geldi bunca yıl sonra?

Bu kadar eleştiriyi hak eden, bu kadar yanlışlıklar içinde olan bir Maliye Bakanı’nı eleştirmek mümkün değil. Başbakan’ı eleştirmek mümkün değil. Hiçbir medya doğrudan bir şey söyleyemez, Başbakan’ı kızdıramaz. Danışmanı orada kartal gibi medyanın tepesinde ve arkasında her şey, her türlü devlet gücü... Öyle bir şey olur mu? Medyayı korkutup pıstırmış, iş dünyasını pıstırmış. Odalar Birliği Başkanı söyledi işte; ‘Şikayet edemeyiz, şikayet ettiğimizde getir defterleri diyorlar’ dedi. Böyle bir tablo. Adam, (Erdoğan) herkese akıl fikir veriyor. ‘Sen böyle yazamazsın, sen öyle konuşamazsın’ diyor. Ülke artık ‘Tayyip Cumhuriyeti’ne dönüyor ve Bütün Türkiye bunu seyrediyor.”

HİTLER ALMANYA’SI BENZETMESİ

* Herkes, Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilecek. Parlamentoda yeterli çoğunluğu var buna karşı yapılacak bir şey yok diye düşünüyor?

Bu doğal karşılanıyor. Bunun ne demek olduğunu ben bir yıldır anlatıyorum. ‘Ne yapalım. Ben mi yapacağım’a geldi herkes. Ama dikkat edin, tarihte buna benzer süreçler hep yaşandı. Almanya’da da yaşandı. Hitler’in gelişi de böyle bir süreçti. Bunun (Erdoğan) kafasında bir çoğulcu demokratik anlayış, başkasına saygı gösterme, herkesin hukukunu temel almak gibi bir anlayış yok. Dizi veriyor köşeye alıp, gücü yettiği zaman, hallettiği zaman bitirecek. “Demokrasi benim için araçtır” diyor. Bunu ilan etmiş bir insan. Fırsat bulursa tarihi, cumhuriyeti, anayasayı, hukuku talan edecek. Bunu da koca Türkiye seyrediyor. Ben de bunu hazmedemiyorum.

* Ne yapılabilir?

Rica ederim yani... Şu anda hiç kuşku duymuyorum biraz cesaret olabilse yapılabilecek çok şey var ama herkes korkuyor. O korkuyu yenebilseler, iki ayda her şey tersine döner. Bu yapay bir korkudan kaynaklanıyor. En azından medya bir araya gelse, “bu gidiş iyi gidiş değil, bizim buna izin vermememiz gerek” dese bitti. İş dünyası bunu ciddiyetle kararlaştırsa bitti.

* Sizce neden bunu yapmıyor medya ve iş dünyası?

İş dünyasının da medyanın da gözünü korkuttular da ondan. Bunlar bireysel korkular. Ama topluca herkes bir risk alsa olur bunlar. Olay zaten budur. Hitler gelirken de ne yapacaktı büyük sanayiciler Almanya’da? Ne yapacaktı diğer siyasi partiler, diğer kurumlar? Şimdi düşünün bakalım. Onun gibi bu da... Risk alacaksınız. Buraya kadar getirdiniz, şımarttınız, desteklediniz. Şimdi gene aynı şekilde. Böyle şey olur mu?

“Cumhurbaşkanı olamazsın” diyemiyor iş dünyası da medya da. Adamın bu kadar açığı var. Cumhurbaşkanı neden olamayacağı konusunda ben 22 madde söyledim. Birisi baksa bir 30 madde de o ekler. Yani böyle bir tabloda herkes pıstı, olsun bitsin, en fazla söyleyebildikleri “uzlaşma ile olsa iyi olur.” Türkiye tekrar tutsak oldu.

* Medyayı da sorumlu tutuyorsunuz...

Evet tutuyorum. Çünkü Türkiye’de medyanın belirleyici bir ağırlığı var. Erdoğan şu sırada o nedenle medyanın üzerine yürüdü, pıstırdı. Millet de sesini çıkartamıyor.

Mesele cumhurbaşkanlığı ile bitmiyor. Bu bir süreç. Arkadan çok daha önemli bir genel seçim olacak. Ama genel seçime giderken de hiç farklı bir şey olacağını zannetmiyorum. Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra da asıl parlamento yine onun kontrolünde olursa, yetkiler onunla kullanılırsa Allah muhafaza.

Şimdi beğenmediğiniz Ahmet Necdet Sezer orada görev yapıyor. O sayede frenliyor bunları. Şimdi bir Tayyip cumhurbaşkanı, ikinci Tayyip de başbakan olursa, kim kimi durduracak, ne olacak? Birlikte her düşündüklerini uygulasalar ve buna itiraz edemeyen teslim olmuş zavallı iş merkezleri, medya merkezleri, sivil toplum kuruluşları...Bu durum ülkeyi krize sürükler.

Şimdi sen cumhuriyetin kendisini savunma mekanizmalarını, demokrasiyi, tartışma, muhalafet hakkını, özgürlüğünü, eleştiri hakkını kullanamazsan, sen pısarsan o pısarsa ne olacak o zaman? Çok ileri bir olay. Bu korku ve umutsuzluk olayıdır. Türkiye bu noktaya düşürülmemelidir.

Özetle Baykal, iş dünyasına, sivil toplum örgütlerine ve medyaya, “Erdoğan’ı durdurun çağrısı” yapıyor. Ama bu çağrıya olumlu yanıt alabilmesi en azından “şimdilik” pek de olası gözükmüyor.

vatan gazetesi
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kizilcahamamhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.