Hafız İbrahim Okur Kimdir.

Kim Kimdir (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 06.11.2009 - 23:00, Güncelleme: 06.11.2009 - 23:00 6672+ kez okundu.
 

Hafız İbrahim Okur Kimdir.

HAFIZ İBRAHİM OKUR   Doğumu ve Eğitimi   Çevre halkı arasında “Akkaya’lı Kuru Hafız” namı ile bilinen Hafız İbrahim Okur, 1874 yılında Çamlıdere İlçesinin Akkaya Köyünde dünyaya geldi. Hafız İbrahim Okur, aynı köyde yaşayan “Sadıkoğulları” lakabı ile ünlü bir ailedendir. Akkaya Köyü, aşağı ve yukarı mahalleleri bulunan iki mahalleli bir köy idi. 10-12 haneden ibaret olan Aşağı Akkaya, Çamlıdere Bayındır Barajı’nın yapımı ile ortadan kalkmıştır. Hafız İbrahim Okur bu mahallede dünyaya gelmiştir. Hafız İbrahim Okur’un anne tarafından ilme olan temayülü, dayılarının köylerini terk ederek ilim tahsili için İstanbul’a veya başka diyarlara gitmelerine neden olmuştur. Nitekim dayılarından Ankara’lı Hafız Halil Efendi olarak tanınanı İzmir Karşıyaka Reşadiye Mahallesi’nde; diğer ikisinin de Beypazarı ve Nallıhan’da ikamet ettikleri sonraki yıllarda anlatılan rivayetlerden anlaşılmaktadır. Hafız İbrahim Efendi de dayılarının yolunu tutmuş; ilim tahsili için memleketini terk edip, Beypazarı ve İstanbul’a uzanan tahsil hayatına yönelmiştir. Hafız İbrahim Okur, henüz çocuk denilecek bir yaşta üç kuruş para ile Beypazarı üzerinden İstanbul’a gitmiştir. O, İstanbul’a vardığında, orada muhtemelen kendisi gibi okumaya giden dayısı tarafından memleketine geri gönderilmiştir. Hafız İbrahim Efendi İstanbul’dan geri gönderilişi sonrasında, Kur’an okumayı ve ilk hatmini Beypazarı’nın Uruş Köyünde yapmıştır. Daha sonraki günlerde köyüne döndüğünde, ailesinin fakru zaruret içinde olması, Onun İstanbul arzusunun hep canlı kalmasına neden olmuştur. Bir mevlit merasimi sonrası, aynı köyden Godal’ın Hasan adındaki kişinin vermiş olduğu üç kuruş para, Onu yeniden İstanbul yoluna düşürmüş ve ikinci kez bu ilim ve irfan şehrine gitmesine neden olmuştur. Hayatında hep şükranla ve hayırla andığı kişiler arasında kendisine yol parası vererek İstanbul’a gitmesini sağlayan ve orada hafız olmasına neden olan Godal’ın Hasan için her hafta Cuma günü Kur’an okuyarak ruhuna ithaf eder ve vefa borcunu ödemeye çalışırmış. Hafız İbrahim Efendi’nin İstanbul’daki öğrenim hayatı hakkında fazla bilgiye sahip değiliz. Onun çocuklarına sık sık tekrarladığı, Fatih’te okuduğu ve icazet aldığı hocanın Hafız Nuri Efendi olduğu ve 15-20 yıl kadar istanbul’da kaldığı, bir camide de imam-hatiplik yaptığı yönündeki bilgilerden ibarettir. Onun İslam dünyasında “aşere- takrib” denilen okuma usulü üzere hafız olduğu, yani Kur’an’ı Kerim’i meşhur on okunuşu ile hıfz ettiği ve yaklaşık altı saatte ezberinden okuduğu anlatılır. Görevleri Hafız İbrahim Efendi, İstanbul’da eğitimini bitirdikten sonra köyüne dönmüştür. Köyüne döndükten sonra o dönemdeki adı ile Şeyhler (halk arasındaki adı Şıhlar) günümüzdeki adı ile Çamlıdere’de imamlık yapmış ve pek çok hafız yetiştirmiştir. Çamlıdere’nin önde gelen muteber kişilerinden olan Hacı Vasıf Efendi, Hafız İbrahim’in güzel Kur’an okuduğunu duyar ve imam olması için köylerine yani Çamlıdere’ye davet eder. O dönemde Çamlıdere’de yani Şeyhler’de kavuklu kavuklu hocalar bulunmakta; dini konular hararetle tartışılmaktadır. Hacı Vasıf Efendi’nin davet mektubu üzerine Çamlıdere’ye giden Hafız İbrahim Efendi; oradaki hocaların yanında adeta çocuk gibi kalmaktadır. O, Çamlıdere’ye vardığında Kayabaşı Mahallesindeki Hacı İbrahim Ağa’nın konağına gider. Henüz Hacı Vasıf Efendi’yi tanımamaktadır. İkindiden evvel geldiği odada, abdest alıp “Vakı’a Suresi”ni okumaya başlar. O sırada odaya giren Hacı Vasıf Efendi, okunan Kur’an’ı dinler ve fatihadan sonra kendisine; “Ne var Hafız Efendi! Zenginlikte gözün mü var?” diye sorar. Hafız İbrahim Efendi de “Hocam genciz, Allah’tan ilim de isteriz, mal da isteriz.” der. Hacı Vasıf Efendi, kim ve nereli olduğunu sorduğunda; Akkaya’lı olduğunu söyler ve tanışma faslından sonra birlikte ikindi namazı için camiye giderler. Büyük Cami’de akşam ve yatsı namazını kılarlar. Tellal herkesi akşam İbrahim Ağa’nın konağına davet eder. Çünkü orada akşam imam tutulacaktır. Akşam Çamlıdereliler odaya toplanırlar. Hafız’a imamlık ücreti olarak ne istediği sorulur. O da verdiği cevapta; “Hocam ilmin kıymetini kim bilir? İlim sahibi bilir. Siz bilirsiniz. Burada bu kadar alim var. Buyurun, siz taktir edin” der. Sonradan kendisinin anlattığına göre, yanında oturan kürklü kavuklu bir hoca, böğrüne dürterek fısıltı halinde bin lira istemesini söyler. Hafız İbrahim Efendi yine kendi ifadesi ile; “Kalbime danıştım, bu kadar sene İstanbul’da kaldım, bizim memleket taşlık bir memleket, bu parayı burada veremezler diye düşünüp, kalbimin sesini dinleyip kabul etmedim. Ve onlara siz ne verirseniz kabul ederim dedim, bunun üzerine Hacı Vasıf Efendi dua ederek beni imam tuttu.” demiştir. Böylece Hafız İbrahim Efendi’nin Çamlıdere’deki imamlık dönemi başlamıştır. Hafız İbrahim Efendi’nin Kızılcahamam ve Çamlıdere civarında görev yaptığı yerler arasında Şorba’nın merkezi olan Pazarköy de bulunmaktadır. O, orada hem Ali Ağa’nın yaptırdığı camide imamlık yapmış; hem de kaza merkezi iken açılan Rüştiye Mektebi’nde yani bugünkü karşılığı ile Ortaokul’da din eğitimi vermiştir. Bunun ne kadar sürdüğü ve hangi tarihler arasında gerçekleştiği, anlatılan rivayetlerden öte geçmemektedir. Hafız İbrahim Efendi, Güdül’ün Sorgun Köyünde de imamlık yapmıştır. 20 20. YÜZYILDA KIZILCAHAMAM - ÇAMLIDERE’DE YETİŞEN ÜNLÜ HAFIZLAR Kur’an’ı Kerim Eğitimine Desteği Hafız İbrahim Okur, Çamlıdere, Sorgun, Pazarköy ve benzeri yerlerde imam-hatiplik yaptığı yıllarda Kur’an’ı Kerim eğitimine de büyük katkılarda bulunmuştur. İmamlık yaptığı köyden ve çevreden gelen çocukları hafız yapmıştır. Çamlıdere’de yetiştirdiği hafızlar arasında Kızılcahamam Yukarı Cami imamlığını uzun süre devam ettiren “Tellioğlu Hafız” namı ile ünlü hafızı bilhassa belirtmek gerekir. Hafız İbrahim Okur, kendi köyünde kaldığı yıllarda da hem kendi çocuklarını, hem köyünün çocuklarını ve hem de çevre köylerden gelen çocukları, (evinin taban katındaki bir yerde) hafız yapmayı gizli gizli sürdürmüştür. Menemen Olayından Sonra Soruşturma Geçirmesi Hafız İbrahim Okur’un hayatı hakkında anlatılan önemli olaylardan biri de Menemen Olayı sonrasında sorgu için köyünden alınıp, götürülmesidir. Yaklaşık on günlük bir sorgu dönemi geçirmiş ve daha sonra serbest bırakılmıştır. Anlatılanlara göre bu sorgunun etkisini uzun süre üzerinden atamamıştır. Evliliği ve Çocukları Hafız İbrahim Okur, eğitim hayatını tamamlayarak köye döndükten kısa bir süre sonra çevre köylerden Yediören Köyü’nün mahallelerinden Eseler (Isalar) Mahallesinden ve Kadıoğulları ailesinden Fatma hanım ile evlenmiştir. Bu evlilikten Hilmi, Cevdet, Kazım, Abdülhalim ve Nazım adlı oğulları ile Ayşe ve Hayriye isimli kızları dünyaya gelmiştir. Ölümü ve Defni Hafız İbrahim Okur, 1945 yılında Yüce Allah’ın geniş rahmetine kavuşmuş, köyünden ve çevre köylerden katılan cemaatin iştiraki ile kılınan cenaze namazından sonra köy mezarlığında defni yapılmıştır. Yüce Allah kabrini Kur’an’ın nuru ile aydınlatsın. (Not: Hafız İbrahim Okur hakkındaki bilgiler, oğullarından Hacı Abdülhalim Okur, kızı Hayriye Çınar ile damadı Süleyman Çınar’ın, Doç .Dr. Hüseyin Çınar’a verdikleri mülakatla tesbit edilmiştir.) HAFIZ İBRAHİM OKUR

HAFIZ İBRAHİM OKUR

 

Doğumu ve Eğitimi

 

Çevre halkı arasında “Akkaya’lı Kuru Hafız” namı ile bilinen Hafız İbrahim

Okur, 1874 yılında Çamlıdere İlçesinin Akkaya Köyünde dünyaya geldi.

Hafız İbrahim Okur, aynı köyde yaşayan “Sadıkoğulları” lakabı ile ünlü bir ailedendir.

Akkaya Köyü, aşağı ve yukarı mahalleleri bulunan iki mahalleli bir köy

idi. 10-12 haneden ibaret olan Aşağı Akkaya, Çamlıdere Bayındır Barajı’nın yapımı

ile ortadan kalkmıştır. Hafız İbrahim Okur bu mahallede dünyaya gelmiştir.

Hafız İbrahim Okur’un anne tarafından ilme olan temayülü, dayılarının

köylerini terk ederek ilim tahsili için İstanbul’a veya başka diyarlara gitmelerine

neden olmuştur. Nitekim dayılarından Ankara’lı Hafız Halil Efendi olarak tanınanı

İzmir Karşıyaka Reşadiye Mahallesi’nde; diğer ikisinin de Beypazarı ve Nallıhan’da

ikamet ettikleri sonraki yıllarda anlatılan rivayetlerden anlaşılmaktadır.

Hafız İbrahim Efendi de dayılarının yolunu tutmuş; ilim tahsili için memleketini

terk edip, Beypazarı ve İstanbul’a uzanan tahsil hayatına yönelmiştir.

Hafız İbrahim Okur, henüz çocuk denilecek bir yaşta üç kuruş para ile

Beypazarı üzerinden İstanbul’a gitmiştir. O, İstanbul’a vardığında, orada muhtemelen

kendisi gibi okumaya giden dayısı tarafından memleketine geri gönderilmiştir.

Hafız İbrahim Efendi İstanbul’dan geri gönderilişi sonrasında, Kur’an

okumayı ve ilk hatmini Beypazarı’nın Uruş Köyünde yapmıştır. Daha sonraki

günlerde köyüne döndüğünde, ailesinin fakru zaruret içinde olması, Onun İstanbul

arzusunun hep canlı kalmasına neden olmuştur. Bir mevlit merasimi sonrası,

aynı köyden Godal’ın Hasan adındaki kişinin vermiş olduğu üç kuruş para, Onu

yeniden İstanbul yoluna düşürmüş ve ikinci kez bu ilim ve irfan şehrine gitmesine

neden olmuştur. Hayatında hep şükranla ve hayırla andığı kişiler arasında

kendisine yol parası vererek İstanbul’a gitmesini sağlayan ve orada hafız olmasına

neden olan Godal’ın Hasan için her hafta Cuma günü Kur’an okuyarak ruhuna

ithaf eder ve vefa borcunu ödemeye çalışırmış.

Hafız İbrahim Efendi’nin İstanbul’daki öğrenim hayatı hakkında fazla bilgiye

sahip değiliz. Onun çocuklarına sık sık tekrarladığı, Fatih’te okuduğu ve icazet

aldığı hocanın Hafız Nuri Efendi olduğu ve 15-20 yıl kadar istanbul’da kaldığı,

bir camide de imam-hatiplik yaptığı yönündeki bilgilerden ibarettir. Onun İslam

dünyasında “aşere- takrib” denilen okuma usulü üzere hafız olduğu, yani

Kur’an’ı Kerim’i meşhur on okunuşu ile hıfz ettiği ve yaklaşık altı saatte ezberinden

okuduğu anlatılır.

Görevleri

Hafız İbrahim Efendi, İstanbul’da eğitimini bitirdikten sonra köyüne dönmüştür.

Köyüne döndükten sonra o dönemdeki adı ile Şeyhler (halk arasındaki

adı Şıhlar) günümüzdeki adı ile Çamlıdere’de imamlık yapmış ve pek çok hafız

yetiştirmiştir. Çamlıdere’nin önde gelen muteber kişilerinden olan Hacı Vasıf

Efendi, Hafız İbrahim’in güzel Kur’an okuduğunu duyar ve imam olması için

köylerine yani Çamlıdere’ye davet eder. O dönemde Çamlıdere’de yani Şeyhler’de

kavuklu kavuklu hocalar bulunmakta; dini konular hararetle tartışılmaktadır.

Hacı Vasıf Efendi’nin davet mektubu üzerine Çamlıdere’ye giden Hafız İbrahim

Efendi; oradaki hocaların yanında adeta çocuk gibi kalmaktadır. O, Çamlıdere’ye

vardığında Kayabaşı Mahallesindeki Hacı İbrahim Ağa’nın konağına gider.

Henüz Hacı Vasıf Efendi’yi tanımamaktadır. İkindiden evvel geldiği odada, abdest

alıp “Vakı’a Suresi”ni okumaya başlar. O sırada odaya giren Hacı Vasıf

Efendi, okunan Kur’an’ı dinler ve fatihadan sonra kendisine; “Ne var Hafız

Efendi! Zenginlikte gözün mü var?” diye sorar. Hafız İbrahim Efendi de “Hocam

genciz, Allah’tan ilim de isteriz, mal da isteriz.” der. Hacı Vasıf Efendi,

kim ve nereli olduğunu sorduğunda; Akkaya’lı olduğunu söyler ve tanışma faslından

sonra birlikte ikindi namazı için camiye giderler. Büyük Cami’de akşam

ve yatsı namazını kılarlar. Tellal herkesi akşam İbrahim Ağa’nın konağına davet

eder. Çünkü orada akşam imam tutulacaktır. Akşam Çamlıdereliler odaya toplanırlar.

Hafız’a imamlık ücreti olarak ne istediği sorulur. O da verdiği cevapta;

“Hocam ilmin kıymetini kim bilir? İlim sahibi bilir. Siz bilirsiniz. Burada bu

kadar alim var. Buyurun, siz taktir edin” der. Sonradan kendisinin anlattığına

göre, yanında oturan kürklü kavuklu bir hoca, böğrüne dürterek fısıltı halinde bin

lira istemesini söyler. Hafız İbrahim Efendi yine kendi ifadesi ile; “Kalbime danıştım,

bu kadar sene İstanbul’da kaldım, bizim memleket taşlık bir memleket,

bu parayı burada veremezler diye düşünüp, kalbimin sesini dinleyip

kabul etmedim. Ve onlara siz ne verirseniz kabul ederim dedim, bunun üzerine

Hacı Vasıf Efendi dua ederek beni imam tuttu.” demiştir. Böylece Hafız

İbrahim Efendi’nin Çamlıdere’deki imamlık dönemi başlamıştır.

Hafız İbrahim Efendi’nin Kızılcahamam ve Çamlıdere civarında görev

yaptığı yerler arasında Şorba’nın merkezi olan Pazarköy de bulunmaktadır. O,

orada hem Ali Ağa’nın yaptırdığı camide imamlık yapmış; hem de kaza merkezi

iken açılan Rüştiye Mektebi’nde yani bugünkü karşılığı ile Ortaokul’da din eğitimi

vermiştir. Bunun ne kadar sürdüğü ve hangi tarihler arasında gerçekleştiği,

anlatılan rivayetlerden öte geçmemektedir. Hafız İbrahim Efendi, Güdül’ün Sorgun

Köyünde de imamlık yapmıştır.

20

20. YÜZYILDA KIZILCAHAMAM - ÇAMLIDERE’DE YETİŞEN ÜNLÜ HAFIZLAR

Kur’an’ı Kerim Eğitimine Desteği

Hafız İbrahim Okur, Çamlıdere, Sorgun, Pazarköy ve benzeri yerlerde

imam-hatiplik yaptığı yıllarda Kur’an’ı Kerim eğitimine de büyük katkılarda bulunmuştur.

İmamlık yaptığı köyden ve çevreden gelen çocukları hafız yapmıştır.

Çamlıdere’de yetiştirdiği hafızlar arasında Kızılcahamam Yukarı Cami imamlığını

uzun süre devam ettiren “Tellioğlu Hafız” namı ile ünlü hafızı bilhassa belirtmek

gerekir. Hafız İbrahim Okur, kendi köyünde kaldığı yıllarda da hem kendi

çocuklarını, hem köyünün çocuklarını ve hem de çevre köylerden gelen çocukları,

(evinin taban katındaki bir yerde) hafız yapmayı gizli gizli sürdürmüştür.

Menemen Olayından Sonra Soruşturma Geçirmesi

Hafız İbrahim Okur’un hayatı hakkında anlatılan önemli olaylardan biri de

Menemen Olayı sonrasında sorgu için köyünden alınıp, götürülmesidir. Yaklaşık

on günlük bir sorgu dönemi geçirmiş ve daha sonra serbest bırakılmıştır. Anlatılanlara

göre bu sorgunun etkisini uzun süre üzerinden atamamıştır.

Evliliği ve Çocukları

Hafız İbrahim Okur, eğitim hayatını tamamlayarak köye döndükten kısa bir

süre sonra çevre köylerden Yediören Köyü’nün mahallelerinden Eseler (Isalar)

Mahallesinden ve Kadıoğulları ailesinden Fatma hanım ile evlenmiştir. Bu evlilikten

Hilmi, Cevdet, Kazım, Abdülhalim ve Nazım adlı oğulları ile Ayşe ve Hayriye

isimli kızları dünyaya gelmiştir.

Ölümü ve Defni

Hafız İbrahim Okur, 1945 yılında Yüce Allah’ın geniş rahmetine kavuşmuş,

köyünden ve çevre köylerden katılan cemaatin iştiraki ile kılınan cenaze namazından

sonra köy mezarlığında defni yapılmıştır. Yüce Allah kabrini Kur’an’ın

nuru ile aydınlatsın.

(Not: Hafız İbrahim Okur hakkındaki bilgiler, oğullarından Hacı Abdülhalim

Okur, kızı Hayriye Çınar ile damadı Süleyman Çınar’ın, Doç .Dr. Hüseyin Çınar’a verdikleri

mülakatla tesbit edilmiştir.)

HAFIZ İBRAHİM OKUR

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kizilcahamamhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.