Silahla başından vurularak ölen Özlem savcının bilinmeyenleri! Evlat edinilmiş

Yozgat'ın Sorgun ilçesinde doğum günü kutlamasında başından silahla vurularak yaşamını yitiren Cumhuriyet Savcısı Özlem Salkım'ın (28) ailesi tarafından evlat edinildiği ortaya çıktı. Rahime (68) ve Ramazan Salkım (66) çifti, evlendikten 17 yıl sonra 3 aylıkken evlat edindikleri tek çocukları Özlem'i kaybetmenin acısını yaşadı. Baba Ramazan Salkım, "Çok adaletliydi; 'baba sen bile suç işlersen adaleti uygularım' derdi. Ben onsuz yaşayamam" dedi.

Sorgun Adliyesinde görev yapan Cumhuriyet Savcısı Özlem Salkım, geçen 24 Mart'ta Bahçelievler Mahallesi Yazıcıoğlu Caddesi'ndeki evinde arkadaş grubuyla doğum gününü kutladığı sırada başından tabanca ile vurularak ağır yaralandı.

Yozgat Bozok Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi'nde tedaviye alınan Salkım, 3 gün süren yaşam savaşını kaybetti. Özlem Salkım'ın cenazesi, memleketi Ankara'nın Kızılcahamam ilçesine bağlı Bulak köyünde toprağa verildi. Salkım'ın ölümüyle ilgili yürütülen soruşturma kapsamında olay sırasında evde bulunan astsubay, uzman çavuş, adliye çalışanı ile cumhuriyet savcısı 4 arkadaşı gözaltına alındı. Şüpheliler, Özlem Salkım'ın, silahla oynarken kendisini vurduğunu ileri sürdü. 3 kişi savcılık ifadelerinin ardından serbest bırakılırken, tabancanın sahibi astsubay A.M. adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

3 AYLIKKEN EVLAT EDİNİLMİŞ

Ölümü ilçede büyük üzüntüye neden olan Özlem Salkım'ın, Rahime ve Ramazan Salkım tarafından evlat edinildiği ortaya çıktı. 1976 yılında evlenen çiftin, 4 yıl sonra doğan kızları 2 gün sonra hastanede ölünce, bir daha çocukları olmadığı, bunun üzerine 1993 yılında Çocuk Esirgeme Kurumu'na başvurup, 3 aylıkken Özlem'i evlat edindiği öğrenildi.


'ÇOK ADALETLİYDİ'

Memur emeklisi olan Ramazan Salkım, Özlem'i 3 aylıkken evlat edindiklerini söyleyerek, "Sonradan öğrendiğimize göre annesi vefat etmiş, babasının kim olduğunu öğrenemedik. İlkokul, lise ve üniversitede çok başarılı bir çocuktu. Kırıkkale Üniversitesi’ni kalmadan bitirdi, sonra avukatlık stajını yaptıktan sonra, savcılık imtihanına girdi. Savcılığı kazandı, Ankara’da 1,5 sene savcılık stajını yaptı. Sonra Sorgun Adliyesine atandı. Sürekli gelir giderdi. İşi çok iyiydi; ama çok yoğundu, işini çok severek yapıyordu. Çok adaletliydi; 'baba sen bile suç işlersen adaleti uygularım' derdi. Geçen sene koronovirüs salgını başlamadan önce kendisi gelip biraz kaldı, sonra da biz gidip biraz yanında kaldık. Sonra korona başladı, 'size zarar olur' diye gelip gitmedi. Biz kendisine gittiğimizde de yoğun çalıştığı için bizimle ilgilenemediği için üzülüyordu. Sonra da göremedik" dedi.

'BEN ONSUZ YAŞAYAMAM'

Özlem’le en sonra olay akşamı konuştuğunu anlatan Ramazan Salkım, "'Arkadaşlarım gelecek evimde temizlik yapıyorum' dedi. 'Benim vergi işim var, internetten halledemedim' dedim, o da 'WhatsAptan at ben hallederim' dedi. Sonra misafirleri geldi, 'rahatsız etmeyim' diye düşünüp aramadım. Sonra olayı öğrendik. Hastaneye vardığımızda ameliyat bitmişti, başhekim 'durumu kritik' dedi. Ertesi gün olduğunda 'biraz daha iyi gidiyor' dediler. Biz ümitlendik, çok mutlu olduk. Ama sonra kurtarılamadı. Biz o anda yıkıldık, bir tane kızım vardı yurttan almıştım onu, ben onsuz yaşayamam" diye konuştu. 

'TABANCA DOLUYSA NE İŞİ VAR ORADA?'

Ramazan Salkım, kızının ölümüyle ilgili "Kızımın ölümüyle ilgili hatalar olduğunu düşünüyorum. Tabancanın orada dolu olması, tabancayı 'boş' dediler de kızım o tabancayı başına mı dayadı diye düşünüyorum. Eğer doluysa o tabanca orada ne işi vardı, 4 kişiydiniz neden tabancayı kaldırmadınız? Ben onu sorguluyorum. Tabancanın emniyeti yokmuş, Özlem kendi tabancasının mermisini çıkarmış, yatağının altına koymuş. Çok şen şakrak bir kızdı, hiç bir sıkıntısı yoktu. Sürekli çalışıyordu, çok yoğundu. Neşeşi iyiydi, bir hafta 10 gün önce bana telefonda neşeli türküler söylemişti. Ben de ona kısa 'ben seni unutmak için sevmedim' diye türkü söyledim. Doğum gününde ona güzel bir mesaj attım, o da bana ‘baba sen böyle şeyleri de mi bilirsin’ demişti, öyle bağlıydım kızıma" ifadelerini kullandı.   Anne Rahime Salkım ise "Hiç kalbinde kötülük olan bir çocuk değildi, okuluna, derslerine, annesine, babasına bağlı bir çocuktu. 'Prenses annem', 'tatlı babam' derdi. 28 yılda bir kötü kelimesini duymadım. Çok muhteşem bir çocuktu" diye konuştu.