Çanakkale şehidinin annesine mektubu

Çanakkale savaşına katılan öğretmen Hasan Ethem, şehit olmadan iki gün önce annesine yazdığı mektupta, "Dünyanın en güzel yeri burası. Ancak bu memlekette düğün olmuyor. İnşallah düşman asker çıkarır da düğün yaparız" diyor.

İstanbul Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisiyken aynı zamanda Beyazıt'taki Numune Mektebi'nde öğretmenlik yapan Hasan Ethem, 1915'te gönüllü olarak Çanakkale'ye askere gidenlerden biri. 25 yaşında yedek subay olarak askere giden Hasan Ethem, Yarbay Mustafa Kemal'in (Atatürk) komuta ettiği 57'nci Alay'da görevlendirildi. Hasan Ethem'in subay olan kardeşi Ahmet Halit de Çanakkale'de görevliydi.

Araştırmacı yazar Ethem Ruhi Üngör, Çanakkale gazisi Ahmet Halit'in oğlu şehit Hasan Ethem'in de yeğeni. Ethem Ruhi Üngör, amcası Hasan Ethem'in şehit olmadan sadece iki gün önce annesine yazdığı mektubu, Çanakkale Deniz Zaferi'nin 92. yıldönümü olan 18 Mart'ta, 50 bin adet çoğaltıp, Çanakkale Şehitliği'nde dağıtacak. Yazar Üngör, amcasının duygu dolu mektubunu ve anılarını, Yeni Şafak'la paylaştı.

Üngör'ün dağıttığı mektup çok az biliniyor. 'Dört asker doğurmakla müfterih şanlı Türk annesi' diye başlayan mektup daha önce, British Museum'un "Gallipoli War" adlı programında İngilizce yayınlanmış ve Avustralya Savaş Müzesi'nde teşhire konulmuş. Yeni bir düzenlemesi yapılan mektup bu yıl, Çanakkale Şehitliği'nde 57'inci Alay'ın girişinde büyük bir mermer üzerine yazılarak sergilenmeye başlıyor.

18 MART DEĞİL, 10 AĞUSTOS...

Ethem Ruhi Üngör, 18 Mart'ın Deniz Savaşı'nın kazanıldığı tarih, asıl zaferin ise 10 Ağustos olduğunu söylüyor. Bunun çok az bilindiğini anlatan Üngör, her yıl 10 Ağustos günü Çanakkale'de binlerce vatandaşın iştirakı ile kazanlarla yemek pişirildiğini, Kur'ân-ı Kerim ve mevlitler okunduğunu belirterek, "Zaferin asıl 10 Ağustos'ta kutlanması lazım" diyor.

İsm-i Celâli İngilize tanıtmak için

Valideciğim,

Dört asker doğurmakla müfterih şanlı Türk annesi!

Ey Allahım. Bu ovada onun sesi ne kadar güzeldi. Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi, dere bile sesini çıkarmıyordu. Herkes, herşey, bütün mevcudat onu, o mukaddes sesi dinliyordu. Ezan bitti. O dereden ben de bir abdest aldım. Cemaat ile namaz kıldık. O güzel yeşil çayırların üzerine diz çöktüm.

Ellerimi kaldırdım, gözümü yukarı diktim, ağzımı açtım ve dedim:

Ey benim Yarabbim! Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri, İsm-i celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır. Sen bu şerefli dileği ihsan eyle ve huzurunda titreyerek, böyle güzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin, düşmanlarını zaten kahrettin ya, bütün mahveyle!

Diyerek bir dua ettim ve kalktım. Artık benim kadar mes'ut, benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi.

Dünyanın en güzel yerleri burası imiş. Yalnız bu memleketlerde düğün olmuyor. İnşaallah düşman asker çıkarır da, bizi de götürürler, bir düğün yaparız olmaz mı?