Benli yaylası doğa yürüyüşü../..Foto Galeri

Kızılcahamam haberin tertip ettiği doğa yürüyüşünde geçtiğimiz hafta gezi güzergahımız Çamlıdere mahya tepesi idi.Buluşma noktası olan Kızılcahamam Öğretmen Evinde 27 Haziran 2009 Cumartesi günü Saat 10.00 sularında toplanmaya başladık. Bu sefer gezide Mehmet Hoca yoktu. Hüseyin Gazi Yıldırım hocamız ilk defa bu gezide bizlere katılıyordu. Ekibin diğer elemanları ise malumunuz; Bayram Arslanoğlu hocamız, Muaffer Eker hocamız ve Mustafa Özdemir.

 

Saat 11.00 sularında Kızılcahamam’dan hareket ettik. Çamlıdere’nin batı çıkışından devam ederek Ahatlar Köyü Yaylasından Eldelek köyü yol ayrımından ve  Tatlak Köyü içerisinden geçtik. Çamlıdere’nin yaklaşık 15 km kadar batısında Doğanlar Yazısı denilen düzlüğün sonunda, Sarıkavak Köyü önünde ayrılan Benli Yaylası yol kavşağına geldik. Buradan hareketle önce Bükeler Köyü’ne ait olduğunu öğrendiğimiz Tokur Mahallesinden, daha sonra sırasıyla; Bükeler Yaylasından, Ozmuş Köyü yakınlarından ve Kurucuova’dan geçerek  Tokur Deresine indik.

 

Burada dere üzerindeki köprüyü geçtikten sonra karşımıza çıkan kavşaktan yukarı devam ederek Buğralar Yaylası’na geldik. Yayla içerisinde aracımızdan inerek kısa bir gezinti yaptıktan sonra tekrar geri döndük ve Tokur Deresi’ndeki kavşaktan Benli Yaylası yoluna devam ettik. Benli Yaylasına birkaç km. kala yol güzergahında bulunan İnceöz Yaylası’da durduk. Burada verdiğimiz kısa bir moladan sonra tekrar hareketle Benli Yaylasına geldik. Benli Yaylası girişinde akan deredeki küçük su birikintilerinde yüzmeye çalışan çocuklar ilgimizi çekti.

 

Beş Köyün yaylasını üzerinde barındıran Benli’de  ilk karşılaştığımız Çukurören Köyü Yaylası oldu. Oldukça büyük gözüken yaylayı solumuza alarak batıya devam ettik. Karşıda gözüken Osmansin Köyü Yaylası’na varmadan sola yukarı (güneye) ayrılan yola saptık. Buraya kadar çok düzgün diyebileceğimiz bir asfalt yoldan geldik. Buradan itibaren ise stabilize ve oldukça rampa olan orman yolundan ilerledik. Yol çok bozuk değildi. Fakat önceden yağmış olan ve bu sırada da şiddetle bastıran yağmurun etkisiyle oluşan çamur 4x4 özelliğine sahip olan aracımızı yer yer zorluyordu. Kaşınyazı denilen çayıra çıktığımız da çeşme başında piknik yapanların aniden bastıran yağmurla birlikte araçlarına binerek piknik alanını terk etmeye çalıştıklarını gördük. Biraz sonra vardığımız Akpınar denilen çayırda ise Dağkuzören Köyüne ait olduğunu öğrendiğimiz  bir sürü sığırı otlatan iki çobanın, yağmurun altında kaçışmaya çalışan sığırların kaçışını önlemeye çalıştıklarını seyrederek yola devam ettik.

 

Kurtkapanı denilen çayırdan itibaren oldukça dik ve bozuk bir yoldan tırmanmaya başladık. 2-3 km. kadar tırmandıktan sonra Mahya Tepesi Çeşmesine geldik. Fazla akarı olmayan çeşme suyunun soğukluğu nadir bulunan cinstendi. Nihayet bir 500 m. daha tırmandıktan sonra zirveye, yani Mahya Tepesi’ne gelebildik.

 

Mahya Tepesi adını, burada mezarı olan; Beypazarı’na bağlı Karaşar Beldesi ile çevresindeki bazı köy sakinlerince kutsanan Mahya Baba’dan almış. 2054 rakımla Ankara’nın en yüksek tepesi olma özelliğine sahip olan bu tepeye çıktığınızda kendinizi bulutların üzerine çıkmış gibi hissediyorsunuz. Üzerinde Çamlıdere Orman İşletme Müdürlüğüne ait olan bir yangın gözetleme kulesi var. Haftalık nöbet değişimi sistemiyle burayı bekleyen iki bekçisi varmış. Bizi çaya davet eden Bekçi Bilal Karakaya’nın ikram ettiği çayları yudumlarken, bir taraftan sohbet, bir taraftan O’nun telsizle ilettiği durum raporlarına tanık olduk. Bir taraftan da dürbünle etrafı seyretmeye koyulduk. Batıda en son Nallıhan sınırları içerisinde olan Kel Tepe’yi, daha berisinde ise Kıbrısçık yaylaları, Karaşar, Eğriova ve Karaşar Yaylaları görülebiliyordu. Kuzeyde; Köroğlu Dağlarının zirveleri ve üzerindeki kar bloklarını seyretmenin heyecanını tattık. Ayrıca Gerede’ye kadar olan yerleri de görebildik. Doğuda ise kuşbakışı görülen Benli Yaylası ve buradan itibaren  Işık Dağı’na kadar olan manzarıyı  seyrettik.  Güneyde; Ankara’ya kadar uzanan bir coğrafyayı izlemenin mümkün olduğunu gördük.

 

Aralıklarla yağan sağanak yağmur ve şiddetli gök gürültüleri altında, biraz da serin ve sisli bir havada bir saat kadar üzerinde kaldığımız bu tepenin atmosferi hepimizi büyüledi. Havanın daha açık ve berrak olduğu bir zamanda daha uzunca bir süre kalmak üzere, hatta gecelemek üzere buraya tekrar gelmek istek ve arzusuyla ayrıldık.

 

Geçerken öğle yemeği yemeyi düşündüğümüz Akpınar’da çeşme başında ateş yakmış yemek yiyen çobanları gördüğümüz de, Onları rahatsız etmemek için vaz geçtik. Saat; 15.00 sularında geldiğimiz Kaşınyazı’daki çeşme başında ateş yakıp öğle yemeğimizi ancak yiyebildik. Daha sonra Benli Yaylasına indik. Çukurören Yaylasını önce sağımıza, daha sonra arkamıza alarak sırasıyla; Osmansin Köyü Yaylasından, Güney Köy Yaylasından, Yılanlı Köyü Yaylasından ve Peçenek Yaylasından geçerek Benli Yaylası turunu tamamladık.

 

Artık dönüş başladı. Doğanlar Yazısı denilen düzlüğün bittiği yerdeki kavşaktan Tatlak Köyü istikametine değil de Pelitçik Köyü istikametine saptık. Doymuş ve Yahşihan Köyü yakınlarından geçerek geldiğimiz Pelitçik Köyü’nün güneyindeki yamaçlarda meşhur fosil ormanını gezdikten sonra Otoban bağlantı yolundan devam ederek Çamlıdere’ye ulaştık.

 

Çamlıdere’de kısa bir çay molasından sonra devam eden yolculuğumuzu akşam olmak üzereyken Kızılcahamam’da noktaladık. Böylece kısa ama dop dolu geçen unutulmaz bir geziyi daha hatıralarımıza kaydetmenin zevkini sizlerle de paylaşmış olduk.

 

Benli Yaylası Çamlıdere

Çamlıdere

Mahya Tepesi

Mahya Tepesinde bir alevi dedesi mezarlığı

Mahya tepesi yangın gözetleme kulesi nöbetçisi

Mahya tepesi ve mükemmel manzara

Çamlıdere den bir görünüm

Fosil ağaç

Bayındır Barajı

yayla evi

Bayram Hocam aracı suda denerken

Benli yaylası

Kaşın doruk

Yeni düşen yıldırımın ağaca verdiği zarar

Yıldırım çam ağacının karizmasını çizmiş

Bayram hocam etrafı gözetlerken

Buz gibi suda yüzen bir genç

yağmurlu havada suya giren bir çocuk

 

    Fotoğrafların tamamını görmek için tıklayın